Değersizlik ve Yetersizlik İki Farklı Duygudur Değerli hissetmek, öz saygı insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Kişinin kendini önemli, sevilen, sayılan biri olarak görmesi, varlığını anlamlı hissetmesi, özerk ve birey olması anlamına gelir. Değerli hissetmek, başkalarına değer vermeyi de beraberinde getirir. Yetersizlik duygusu insanın kendisini geliştirmesi ve daha iyi, başarılı olması için gerekli bir duygudur. Yetersizlik yaşanması kaçınılmaz bir duygudur. Çünkü hayatta insanın her konuda kusursuz olması imkansızdır. Değersiz hissetmek, yetersiz hissetmekten çok farklıdır. Değersizlik insanı daha iyi şeyler yapmaya motive etmez. Değersizlik duygusu insanı diğerlerinden daha aşağıda hissettirir. Buda kabullenmesi zor aşağılık duygusuna neden olur. Bu iki farklı duygu değersizlik ve yetersizlik zihinde çarpıtılır, karıştırılır. Yetersizsem, eksiksem; değersizim, değersizsem işe yaramaz, aşağılık, ezik biriyim gibi çıkarımlarda bulunulur ve kişi kendini “özgüvensiz biriyim” diye etiketler. Özgüvensizliğin Nedenleri Kendine güvensizliğin nedeni çocukluk dönemindeki eleştirel ve baskıcı ebeveyn tutumlarından kaynaklanır. Her anne-baba kendi uzantısı olan çocuğunun kusursuz olmasını ister bu nedenle de bazı davranışları iyi niyetle de olsa tersi sonuçlar doğurur. Her yaptığı yanlışta çocuğu eleştirme, suçlama, cezalandırma, kıyaslama gibi yaklaşımlar kendine güvensiz bir yapı oluşturur. Tutarsız ve müdahaleci yaklaşımda kişiyi kararsız bir insan haline getirir. Sonraki yıllarda da, okul hayatında, arkadaş ilişkilerinde, beden algısıyla ilgili veya iş hayatında yaşanan küçük gibi görünen fakat duygusal olarak ağır travmalara neden olan sebepler kişinin özgüven sorunu yaşamasına neden olur. En önemlisi hayatı boyunca bu durum ilişkilerini ve iş hayatını etkiler. Bir çocuk aile içerisinde eleştirilmişse ya da sınıf içerisinde söylediği bir şeyden dolayı gülünç duruma düşmüş ise bir daha toplum içerisinde ya da otorite konumundaki insanların yanında kendini ifade edemez, heyecanlanır ve kendini kötü hisseder. Yapamadığı şeylerden dolayı da devamında kendine kızma ve suçluluk gibi duygular ortaya çıkar. Özgüven sorunu yaşayanların özellikleri Özgüven sorunu ile terapiye gelen danışanlarımda daha çok gözlemlediğim; mükemmeliyetçi, eleştirilere karşı kırılgan, duyarlı, duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edemeyen, verici kişiler olduklarını görüyorum. Kendi içlerinde hep bir ikilem, bir mücadele vardır. İnsanın özel ve biricik olma isteği kendisinden beklentilerini yükseltir. Bir taraftan hayatın her alanında tam, mükemmel, başarılı olmak isterken bir taraftan da yetersiz kaldığı noktalarda kendini suçlar, yoğun eksiklik hisseder. Bu kişiler aynı anda birçok şey yaparak içlerindeki eksikliği, boşluğu doldurmaya çalışırlar. Bir çok konuda da yine yarıda bırakarak kendi kısır döngülerini tekrarlarlar. Ya da hiç bir şey yapma cesareti bulamazlar kendilerinde. Değersizlik duygularını içselleştiren kişi diğer herkesten kendini eksik hisseder. Hayatının her alanında sorunlar yaşamasına neden olur. Her zaman kendini değersiz ve yetersiz hissedecek bir neden bulurlar ve her zaman mutsuzdurlar. Bazıları bu duyguyu bastırarak göz ardı eder. Bu duyguya sahip kişiler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, ne kadar çok şeye maddi manevi sahip olurlarsa olsunlar yinede sürekli bir eksiklik, yetersizlik, boşluk hissederler. Sorunun bilinçdışı nedenleri anlaşılıp temizlenmedikçe normalleşemezler. Bu kişilerin diğer özellikleri: Kendi kendini sürekli eleştirir, olumlu taraflarını önemsizleştirip olumsuz taraflarını abartır. Kedine karşı hiç hoşgörüsü yoktur. Sürekli olumsuzluğa odaklanır. Kendi iç dünyasında hissettiği negatif duyguları dışa da yansıtır. Hayal kırıklığı ve başarısız olma korkusunu yoğun yaşar, umutsuzdur. Bazı küçük başarısızlıklarını tüm hayatına yayar ve geneller. İlişkilerinde tutarsızdırlar. Kendini güçlü hissettiğinde sosyal ortamlara girer, eksik Hissettiğin de insanlardan kaçınır. Hedefi yoktur ya da gerçekleştiremeyeceği kaygısı yüksektir. Sahip olduklarına değil, olmadıklarına odaklanır. Pişmanlık ve çaresizlik duyguları fazladır. Kendini sürekli başkalarıyla kıyaslar, diğerlerini kendinden daha üstün görür. Sahip olduğu yetenekleri küçümser, her şeyi bilmesi gerektiğine inanır. Karşı cinsle ilişkilerinde; istenmeme, beğenilmeme, reddedilme kaygıları yüksektir. Bu tarz kişilerin genelde cinsel hayatları da sorunludur. Ezik bir ruh hali içerisindedir. Kusursuzluk Özlemi İnsan yavrusu doğduğunda, çok sevilen, el üstünde tutulan her istediği yerine getirilen biri olduğu için üstün bir varlık gibi hisseder kendini. Biraz büyüdüğünde acizliğini fark eder yaşadığı küçük travmalarla. Her şeye gücünün yetmediğini fark ettikçe derin bir yetersizlik duygusu kaplar içini. Özlem duyar doğduğu zamanlardaki çevresinin muamelesine. Ve kusursuz olmaya çalışır sonrasında bütün hayatı boyunca. Değerliliğini kusursuzluğa bağlar. İnsan değerliliğini kusursuz olmaya bağladığı zaman herhangi bir şeyde eksik hissettiğinde de değersiz hisseder. İnsan acziyetini, eksikliklerini, yetersizliklerini kabul ettiği sürece “iyi olmak” yolunda çaba gösterir. “İyi olmak” insanın doğuştan getirdiği bir dürtüdür. Her şeyde iyiye yönelmek, iyi olmak ister. İyi çocuk olmak sevilmek demektir. İyi insan olmak toplum tarafından kabul ve saygı görmek demektir. İyi kul olma ölümlü dünyanın ötesindeki sonsuz cennette kalmayı garantilemektir. Tam tersi bir durumsa; sevilmemek, saygı görmemek, dışlanmak ve cehennem demektir. Özgüvensizlikten Kurtulmak İçin Ne Yapmalı? Bir konuda yetersiz olmak değersiz olmak anlamı taşımadığını iyice özümsemek gerekir. Olumsuz bir duygu gibi algılandığı zaman yetersizlik duygusu kabullenilemez. Kötüyü dışarıya atmaya çalışır insan otomatik olarak. “Yetersiz hissediyorum ve buna dayanamıyorum” yerine, “bazı yetersiz, eksik olduğum yönlerim olabilir geliştirmem gereken” diye düşünmek çok farklıdır. Eksileri ve artılarıyla insanın kendini kabullenmesi ruhsal dengesini, bütünlüğünü sağlar. İnsanın varoluşunun gereği olan karşılaştığı güçlüklere karşı gerçekçi yaklaşması kendini daha iyi hissettirir. Eksiklikte, yenilgi de başarı gibi hayatın doğal bir parçasıdır. İnsan karşılaştığı her duruma gerçekçi yaklaşmalı, hissedilen çaresizlik, yetersizlik duyguları karşısında yapıcı çareler aranmalıdır. Kendine adil şekilde yaklaşmalı, yaşadıklarını objektif bir şekilde, sağduyulu yorumlamalı, kendini suçlamadan atması gereken adımları atmalıdır. İnsan önce kendine karşı adil olmalı, haksız mukayesede bulunmamalı. Kendine güvenmek, güçlü olmak, cesur olmak demektir. Cesur olmak kendine dürüst olmak ve kendi gerçekleriyle yüzleşmeyi gerektirir. Kendimizle yüzleşip kusurlarımızı görüp kabul ettiğimizde ve değiştirebilme çabasını gösterebildiğimizde daha anlamlı ve huzurlu bir hayatımız olur. Kişinin öncelikle kendini olumlu ve olumsuz olarak birçok yönüyle değerlendirmesi gerekir. Örneğin; fiziğini, başkalarıyla iletişimini, kişiliğini, iş veya okuldaki başarısını, başkalarının kendini nasıl gördüğünü, yeteneklerini yazarak görmesi kendini gerçekliğe çekecektir. Bu alanlarda aslında çok olumlu özelliklerinin olduğunu da fark edecektir. Özgüvensiz olduğunu düşünen kişilerin hangi durumlara nasıl tepki verdiğini ve o anki düşüncelerini, duygularını fark etmeleri çok önemlidir. Fark ettikten sonra kendine karşı ne kadar objektif, gerçekçi olduğunu değerlendirmesi gerekir. Bu farkındalıktan sonra yavaş yavaş değişimler başlayacaktır. Bazen o kadar fazla içselleştirilmiş yetersizlik, değersizlik duyguları vardır ki üstesinden gelmek uzun zaman alır veya profesyonel yardım gerekir. Psikoterapi desteği ile özgüvensizliğe neden olan geçmiş yaşantılar, maruz kalınan travmalar işlemlenir, benlik saygısı artırılarak ve doğuştan gelen kendini gerçekleştirme potansiyelinin farkına varmasına yardımcı olunarak, kişinin yaşadığı olaylara, ilişkilere daha gerçekçi bir düzlemde bakması sağlanır. Feyzullah ALPMAN Uzm. Klinik Psikolog-Psikoterapist