DUYGUSAL YORGUNLUK

Bazen duygusal olarak çöktüğünü hisseder insan. Yorulmuştur. Ne kadar dinlenmeye çalışsa da, sadece bedenen dinlenebilir ama bir türlü ruhen dinlenemez. Bu yorgunluğa birçok şey sebep olabilir.

Hayat Yüklerini Üstlenmek

Belki birçok olumsuzluk üst üst gelmiştir. Belki insan çok yük almıştır omuzlarına. Bazen fark ederek, gönüllü olarak ama bazen de hiç fark etmeden. Her iki şekilde de aldığı yükler, kendisinin normali olarak düşünülür çevresince. Böylece yeni yüklere açık gibi görünür hep. O zaten yapabiliyordur, o zaten altından kalkabiliyordur. O zaman almalıdır da zaten bu yükleri. Yakın çevresinin hayatını hep ama hep kolaylaştırmalıdır. Yılları hatta ömrü böyle geçer ve sonuçta elinde ara sıra dinlenebilen bir beden ama tamamen yorulmuş, tükenmiş bir ruh kalmıştır.

Hata Kabul Etmeme

Kimi insan her şeyi kusursuz ister. Ne kendisinin hatasını ne de başkalarının hatalarını kabul eder. Hata hatadır onun için. Küçük ya da önemsiz diye bir kabulü yoktur. Her hata hayatidir. Kendi hayati kabul ettiği hatayı başkasının hata olarak bile görmeme ihtimali vardır. Bu durum onu iyice çaresiz bırakır. Kendini görülmez, duyulmaz hisseder. Halbuki görülmemek, duyulmamak değildir bu durum. Sadece bakış açısı farklılığıdır ve herkes kendi bakış açısından sorumludur. Bunu böyle kabul etmediği sürece, her şey onu hep çok rahatsız eder ve ruhu adeta patinaj yapar. Duygusal yorgunluğu iliklerine kadar işler.

Bu içsel durumları kişi fark ederse, duygusal yorgunluğu bertaraf etmeye bir şekilde başlayabilir. Herkesi hatasıyla olduğu gibi kabul edebilmek adına bakış açısını değiştirebilir. Bu kabul oldukça, ruhen rahatladığını hissedebilir birey. Hissettikçe de kabul edişi artar.

Aynı şekilde, üzerine aldığı yüklerin gerçekten bir sınırı olması gerektiğini, kendini ve hayatını feda etmeden de fedakar olabileceğini fark ederse, görevi olmayan şeyleri görevmiş gibi almaz. Kendine durma alanları oluşturmuş olur. Bu da duygusal olarak dinlenmeyi beraberinde getirir.

Fakat bazen de içsel durumların dışında bireyi direkt etkileyen hayat koşulları ya da kendini direkt etkilemeyen ama birilerini etkileyen doğal afetler, savaşlar, ekonomik krizler gibi bazı olumsuz toplumsal ve küresel olaylar sebebiyle duygusal çökkünlük yaşanır.

Böyle durumlarda çoğunlukla bireyin doğrudan elinden gelen hiçbir şey yoktur ve sadece huzursuzluk hissediyordur. Biriken huzursuzluk insanın yaşam motivasyonunu düşürür. Hiçbir şey yapmak gelmez içinden. Yapmadıkça da huzursuzluk artar huzursuzluk arttıkça motivasyon iyice düşer. Bu kısır döngüden çıkmanın tek çözümü eylemsizlikten kurtulmaktır. Eyleme geçmek için motivasyon oluşmuyorsa, motivasyonun gelmesi için zorla da olsa bir şeyler yapmaya, hayatı yaşamaya devam etmeye çalışmalıdır birey. Bu eylemlerin dışarıda yaşanan sıkıntıyla ilgisi yoktur belki ama kişi her koşulda kendi hayatını yaşanabilir tutmaya çalışmakla yükümlüdür.

Hayatta hiçbir sıkıntı sonsuza kadar sürmez. Sıkıntılar mutlaka bir gün bitecektir ve o günlerde yaşamı gerektiği gibi yaşayabilmek, sıkıntılı zamanlarda hayata tutunmaya çalışmakla mümkündür. Aksi halde, sıkıntılar varken içine düşülen ruhsal çökkünlük, gelecekteki rahat zamanların gerektiği gibi yaşanmasını engeller.

 

Nalan Erpolat

Çocuk Gelişimi Uzmanı / Aile Danışamanı

 

Sizde Yorumunuzu Yazabilirsiniz


DUYGUSAL YORGUNLUK

Makalelerimiz